Ana Sayfa
Hayatı
Eserleri
Makalelerinden Bir Kaçı...
Hakkında Yazılan Makaleler
=> Ahmed Cavad ve M. Akif
=> Ahmed Cavad'ı Sürgüne Götüren Şiir
=> Ailesinin ve Tanıyanların Dilinden Ahmed Cavad
=> Ahmed Cavad ve Azerbaycan Himni
Ailesinin ve Tanıyanların Dilinden Ahmed Cavad

AİLESİNİN  VE TANIYANLARIN DİLİNDEN AHMED CAVAD

“Ezberle, yok et zamanı gelince açıkla” dedi şair:

Peki dedi: diğeri

Ezberledi ve bu sırrı 68 yıl sakladı.

Ezberle diyen şair  bir yıl sonra  sovyet hapishanesinde öldürüldü. Yıl 1937 o,  kırk beş yaşındaydı.

Ezberleyen , ömrünün sonuna kadar  sustu.....son  nefesinde sırrı oğluna devretti.

Şiiri ezberleyenin  oğlu Fikret Memmedov  olayı şöyle anlatıyor.

Babam 1988 yılında  öldü. Ölümüne  1 yıl kala dedi ki, oğlum  bende  bir şiir var onu ezberle  ama hiç kimseye anlatma . O zaman  sovyetler birliği dağılmamıştı. Ben şiiri ezberledikden sonra yakın akrabalarımın  yanında şiiri devamlı söylerdim.  Daha sonra kayınbiraderim bana dedi ki, izin ver bu şiiri gazetede yayınlayalım, daha sonra gazetede yayınlanıyor. Bu şiirile ilgili şairin  torunu  Afak Ahundzade ise şöyle diyor; 2004 yılıda Gence’den babam  Yılmaz bey’e telefon  açtılar ve dediler ki   çok büyük  bir eser çıktı Gence basar gazetesinde. Bir kaç gün sonra  o, şiiri  edebiyatın ince sanat  gazetesine gönderdiler.  Babam o  gazeteyi aldı eve getirdi ve sevincinden havalara uçuyordu çocuklara diyordu ki, okuyun böyle şiir duymadım ve sizde duymadınız . Devamlı şiiri okurdu ölümüne kadar da okudu. Bunun için  ben Fikred Memmedov’a çok minnettarım. Siz olmasaydınız bu Susmaram şiir gün yüzüne çıkmazdı.                            

 Sovyet hakimiyetinin son yılları olması  yönü ile  Azerbaycan  semasında parlayan çok sayıda yıldız  vardır. İşte bu yıldızlardan biri de Ahmed Cavad’dır. O, tarihin kulağına  çiğnenen bu toprak  benim susmam  diye  haykıran adamdır. 45 yıllık ömründe susmadığı için sovyet hapishanelerinde öldürüldü. Ahmed Cavad Azerbaycan’ın Şemkir ilçesinin Seyfeli köyünde  1892 yılında dünyaya geldi.  Altı yaşında iken babası Cevad Mehmetli Vefat etti. Ahmed Cavad yetim büyüdü. Bunula ilgili Azerbaycan şairlerinden Zelimhan Yakup Ahmed Cavad’ın  çok bilgili ve eğitimli bir aileden dünyaya geldiyini söyledi. Yine onunla ilgili Gence bölgesinin aşıkların mekanı olduğunu ve şairin formalaşmasında sazın,  aşık sanatının çok büyük tesiri olmuştur.  İlk mektebi köyündü okur. Daha sonra  Gencede müslüman ruhani seminaryasına gitti. İyi bir dini eğitim aldı. Zelimhan Yakup, Ahmed Cavad çok bilgili ve kabiliyetli bir adamdı. Arab dili, rus dili,  gürcü dilini çok güzel ve mükemmel bilirdi. Onun eğitimi  çok kamil eğitimdi onun  şair Hüseyin Cavid gibi bir muallimi vardı. Hüseyin Cavid  Ahmed Cavad’a ders vermiştir. Çok ilginçtir ki, bir gecede yakalanan şairlerden   üçü de Azerbaycan’ın  bağımsızlık mücadesini veren insanlardır Ahmed Cavad, Hüseyin Cavid, Mikayil Müşvik .

          1905 yılı rus esaretindeki  Türkler  için bir dönüm noktasıydı. Rusya Japonyayla yaptığı savaşda yenilmiş, bu yenilgiden sonra nisbi de olsa bir serbestlik olmuştu.Bu durum Sınırları içindeki Azerbaycana da yansıdı ve 1905’ ten itibaren fikir hareketleri canlandı ve azadlık fikri  uyanmıştı. Azerbaycan aydınlarının bazıları rusya’da gelişen sosyalist fikirlerin  savunucuları oldu.  Bir çok aydında  azerbaycan ve  bütün türklerin yükselişinin millet şuurunun uyandırılması ile mümkün olduğunu  düşünüyordu, Ahmed Cavad’ da   bunlardan biri idi.

1912 yılı   Osmanlı devleti ve bütün Türkler için kayıp yılı oldu. Balkan savaşı çıktı. Azerbaycanda  oluşturulan Kafkas  gönüllüler birliyi ile birlikde  20 yaşındaki Türkiye sevdalısı Ahmed Cavad  savaşa katıldı. Savaştan sonra tekrar Azerbaycana döndü. Öğretmenliğe başladı. Bu dönemle ilgili  araşdırmacı yazar  Azer Turan ise şunları kaydetmektedir.  Ahmed Cavad sadece sovyetler birliğinin işğaline karşı çıkmadı. Nerede işgal varsa, türkün hak ve hukukları nerede ayaklar altına alındıysa Ahmed Cavad oradaydı.  Eğer haksızlık Çanakkale’deyse Ahmed Cavad oradaydı. Bakü’deyse haksızlık Ahmed Cavad oradaydı. Türkün tarihine müdale nerede varsa Türkü aşağılama nerede varsa  Ahmed Cavad’ı orada  görürdünüz.  Konumuzla ilgili Eldar Ahundazade ise şunları anlatmaktadır. Dedem Türkiye’de  Osmanlı ordusuyla şavaşa iştirak ettiği için Osmanlı’ların verdiği madalyalar vardır.

          Balkan savaşı yenilgisine rağmen Ahmed Cavad türk milletine olan inancı sonsuzdu. Nihayet kara denize bakarak türk milletinin dalgalar gibi , güçlü ve yenilmezliğini haykırıyor dilinden,  şu misralar dökülüyordu.

          Çırpındı karadeniz   bakıp Türkün bayrağına

         Ah ölmeden  bir görseydim  düşe bilsem ayağına

Bununla bağlı şair  Vagif  Bayarlı ise şunları anlatmaktadır: Çırpınırdı karadeniz   bakıp Türkün bayrağına   şairler genelde  bayrağın denizler gibi dalgalandığını söyler ama Ahmed Cavad ise deniz dalagalanırken Türkün bayrağına bakıb dalgalanıyor. Bu ifadeler edebiyattan anlayanlar için  çok edebi bir ifadedir.  Füzuli seviyesinde  bir ifade ve mana yüklenmiştir. 22 yaşında genç bir  şairin derin mana ifadelerinden    Akdenize dökülmezdim  düşebilseydim ayağına  yani denizi konuşturarak Türk bayrağının ayayına düşebilseydim  hiç bir zaman ölmezdim. Şairin ifade ettiğine göre  deniz ölecek yok  olup gidecek ama türkün bayrağı her zaman yaşayacak. Karadeniz o zaman rahat  ve mutlu olur ki, Türk bayrağının altında olsun. Burada yine  Vagif Bayarlı’nın ifade ettiğine göre genç yaşta ölen Ahmed Cavad’ın  çok ideal ve fikir insanı olduğunu  ifade etmekdedir. 

Sene 1915  Daha balkan savaşının  yaraları sarılmadan birinci dünya  savaşı çıkar. İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya’nın oluşturduğu müttefikler  Osmanlı devletini paylaşmak için bir çok cephede savaştılar. Osmanlı devleti arabıstan çöllerinden  galiçye’ya , sarıkamış’tan çanakkale’ye kadar bir çok geniş coğrafyada savaşıyordu.  Ahmed Cavad ise  yine cephede idi. Bu defa Azerbaycanın  Hayriye cemiyetinin  yardımlarını Kars , Ardahan, Erzurum, Trabzon’da savaşlarda zarar gören kardeşlerine ulaştırıyordu.  Şair o günleri anlatırken şiirin güzel nağmesiyle şöyle sesleniyordu.

       Vicdanım emretti imdada geldim. 

       Mazlumun sesini duydum

       Men  dada geldim.

Yıllardan 1916 eşi Şükriye hanımı ailesi vermemesi üzerine kaçırır  ve evlenirler. Bu hadiseyi şairin torunu Afak Ahundzade  şöyle anlatmaktadır.  Gürcistan’da bey olan Süleyman bey Ahmed Cavad’ı evine müsafir çağırır ve kapıyı açan ise yoldaşı olacak Şükriye hanımdır.  Bu arada şair aşık olur ve ister. Fakat babası Süleyman bey benim şaire verecek kızım yok der  ve  bunun   üzerine şair kızı kaçırır.

          Şairin başka bir torunu olan Leyla hanım ise şunları söylemekdedir. Şükriye hanım o kadar çok sevmiş ki, ev kızı olmasına rağmen  evdeki  anne ve babasının saymayarak Ahmed Cavad’la evleniyor. Şükriye hanımın babası Süleyman bey uzun bir süre konuşmaz  kızıyla. Çocukları oldukdan sonra  barışır ve kızını affeder.

   İlk kitabı olan “KOŞMA”  1916 yılında yayınlanır. Koşma kitabı Atatürk’ün okuduğu kitabların arasında bulunmakdadır. 1917  Bolşevik ihtilali olur ve   Çar yönetimi devrilir ve Rusya içindeki milletlerde bağımsızlık ruhu 28 mayıs  1918 yılında  Bağımsız Azerbaycan  Cumhuriyeti  kurulur. Fakat bu şarkın umudu  uzun sürmez yerini kanlı kargaşalara  bırakır.  Rus’un desteğini alan Ermeni  komitesi  bütün  Azerbaycanda   Türkleri  katletmeye  başlar.  Bağımzıslık ilan edilmişti ama   ingilizlerin, rusların hatta  avrupalıların gözü Azerbaycandaydı. Zengin Bakü petrollerinde idi. Bütün bu güçler kargaşayı destekliyor, faydalanmaya  çalışıyordu. Ama  bütün  bu hesapları Şanlı Osmanlı devleti  bozdu. Azerbaycan’a gönderilen  Kafkas islam ordusu  ermenilerin  Türklere uyguladığı  katliamı durdurdu. Azerbaycan Cumhuriyeti yaşadı kısa sürede  önemli  işler yapıldı.  Ahmed Cavad ise   milli meclisin üyesi idi.  Gönlü Türk  sevgisi bağımsızlık aşkıyla  dolu olan Ahmed Cavad  hayatının en güzel   eserlerini verdi.  Bu arada  Bismillah şiiri  yazılarak.

         

 Yine bu dönemi anlatırken şair  Zelimhan Yakup:  Demokratik Azerbaycan  devletinin  kurulmasında  manevi  cihetten ne kadar yardım gerekiyorsa  Ahmed Cavad  fazlasıyla yerine yetirmişdir ve Ahmed Cavad’ın  omuzlarında  Azerbaycan  demokratik  Cumhuriyeti kuruldu. Nasıl ki, Ziya Gökalp Türk dünyası için türkçülüğün esaslarını hazırladıysa Ahmed Cavat’ta   demokratik Azerbaycan Cumhuriyetinin esaslarını  o şekilde  hazırlamıştır. Yani  Ahmed Cavad’ın  şiirleri ,  konferansları, tercümeleri  Azerbaycan demokratik Cumhuriyetinin  yaşamasına   hizmet etmiştir. Bu bir  tesadüfi hal değildir.  Şairin Azerbaycan  devlet  marşı olmuşdur.Yine bununla bağlı gazeteci Azer Turan şunları nakletmektedir: Azerbaycan devlet marşını yazması da  onun mefküre  insan olmasının  en büyük deliliydi.

Azerbaycan, Azerbaycan,

Ey kahraman evladın şanlı vatanı,

Senden ötürü can vermeye cümle hazırız,

Senden ötürü kan dökmeye cümle kadiriz,

Üç renkli bayrağınla mesut yaşa !

Ve dahi bestekar Üzeyir Hacıbeyov besteledi bu marş halende  Azerbaycan milli marşıdır.

Binlerce can kurban oldu,

Sinen harbe meydan oldu,

Hukukundan geçen asker,

Hepsi  bir kahraman oldu.

Bağımsızlığın   şairi Ahmed Cavad, türkün bütün  mükkaddesine şiirlerini yazıyordu  vatan, millet,  bayrak, iman türk ordusu, şehitler ,gaziler onun şiirlerinin  konusuydu . Azerbaycan bağımsızlığıyla  coşan şairin  yüreği,  İstanbul ve Anadolunun   işgaliyle kan ağlıyordu.

 

 

 

 

 

 

İSTANBUL *

Ben sevdiğim mermer sineli yarim,

Diyorlar koynunda yabancı el var!

Bakıp uzaklara, uzak yollara,

Ağlıyormuş mavi gözler akşamlar

Ah, ey solgun yüzlü, dalgın istanbul !

Mavi gözlerin pek baygın istanbul !

 

Benim sevdiğim kız dünya güzeli

Ona bu dünya’da eş yaranmazmış

Diyorlar, gönlünü felek bozalı

Sürmeli telleri hiç taranmamış !

Ah, ey solgun yüzlü, dalgın istanbul !

Mavi gözlerin pek baygın istanbul !

(*) İngilizlerin İstanbul’u işgal etmesine münasebetiyle kaleme alınmıştır.               

 

  Azerbaycanda   kurulan Azerbaycan  demokratik   Cumhuriyeti  fazla yaşayamadı.  28 nisan 1920 de  Rusların işgaliyle son buldu. Kızıl ordu Azerbaycan’da  kıyım yaptı. Azerbaycan’da  bolşevik  hükümeti kuruldu. Cumhuriyet’in  kurucularından bir  kısmı ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.

  Ama Ahmed Cavad öz vatanında   kaldı ve halkının menfaatlarini savunmaya  başladı ve hiç bir  zaman yazarın yüreğindeki vatan   ateşi sönmedi.  Fikirlerini sembollere yükledi.  Bazı şiirlerinin  başlığı bile  o çaresizliği yansıtıyordu.Ne yazayım, umduğum sevda olsun kol gibi.Bu günlerle ilgili Dr. Ferudun  Kurbansoy ise şunları aktarmaktadır. Bütün eski turancılar gibi, bütün islam dinine  sahip çıkan insanlar  gibi Ahmed Cavad’da bunlara itiraz

ediyor. Şiirlerinde gülüyor insanların  rus’a boyun eğmesine, mesala bir  şiirinde ustaca ve filozofça şöyle söylüyordu :

    Çay akarken eğilip  geçer ve Kür çayı da bir çok yerlerden dolanıp gelerek Araz çayına, oradan da Hazar denizine dökülüyor. Bütün bunları gören şair eğil  Kür’üm eğil geç, devran senin değil geç diyor. Ve bizim manevi bağlarla Türkiye’ye bağlı olduğumuzu, vücuttaki damarlar gibi birbirimize bağlı  olduğunu haykırıyordu.Yine şair Zelimhan Yakup bu  şiirleri anlatırken  şöyle söylemekdedir.

Ahmed Cavad yüksek bilgiye sahip idi.Tesadüf değildir o,       

 

     Tercüme Eserleri:

1.  Otello ( Şeksbir)

2.  Romeo ve Julyet ( Seksbir)

3.  Kaplan Derisi Giymiş Pehlivan ( Ş.Rustavel)

4.  Babalar ve Oğulları ( Turkenev)

5.  Padişahın ölmüş kızı ve yeni Pehlivan masalı (Puşkin)

6.  Kırmızı Horoz Masalı ( Puşkin)

7.  Tunç Atlı ( Puşkin)

8.  Saray Ayanına ( Permantov)

9.  Dvoryan Ziyalılığına (Permantov)

10.              Ancak 18 yaşında ( Georg Veyert)

11.              Sıçanların Müşaveresi ( Jan Lafonten)

12.              Dişi Arslanın Defni ( Jan Lafonten)

Bütün bu şiirleri Azerbaycan diline çok güzel tercüme etmiştir. Ben onun tercüme ettği Otello eserinin parçalarını   ezbere biliyorum diyor. Zelimhan Yakup  şairin çok kamil bir bilgiye sahip olduğunu ve  hayat ve okul dersini çok güzel gördüğünü, bunun içinde hayatta çok başarılı olduğunu söylemekdedir.  1925 yılında yazdığı  Göy-göl şiiri Ahmed Cavad’ın  tutuklanmasına sebep olmuştur.

GöY GöL *

 

Dumanlı dağların yeşil koynunda

Bulmuş güzellikte kemali, göy göl.

Yeşil gerdanlığı güzel boynunda,

Aks etmiş dağların cemali, göy göl.

 

Yayılmış şöhretin şarka, şimale,

Şairler hayrandır sendeki hale.

Dumanlı dağlara gelen suale,

Bir cevap almamış soralı, göy göl

 

Bulunmaz dünya’da benzerin bel ki,

Zevvarın  olmuştur bir büyük ülke,

Olsaydı gönlümde bir yeşil gölge,

Düşseydi sinene yaralı, göy göl.

 

Senin güzelliğin gelmez ki, saya

Koynunda yer vardır yıldıza, aya,

Oldun sen onlara mihriban daye ,

Felek busatını   kuralı, göy göl.

 

          Kesin eyş-nuşi, gelenler susun,

Dumandan yorganı, döşeği yosun,

Bir yorgun peri var biraz uyusun,

Uyusun dağların maralı, göy göl.

 

Zümrüt gözlerini görsünler diye,

Çamlar boy atmıştır, uzanmış göğe,

Geçmiştir onlara gazabın niye?

Düşmüşlerdir senden uzağa göy göl.

 

Dolanır başında, gökte bulutlar,

Bezenmiş aşkınla çiçekler, otlar.

Öper yanağından kurbanlar otlar,

Ayrılık gönlünü kıralı, göygöl !

 

Bir sözün var mıdır esen yellere,

Siparış vermeğe uzak ellere...

Yayılmış şöhretin bütün ellere,

Olursa olsun goy  nereli, göy göl..[1]

--------------------------------------------

             * Göy göl: Mavi göl,

              [1] Saleddin Ali -I,  s.230-231.

 

 Bu şiirde Azerbaycan milli havası yayılıyordu ve artık milli bir mesuliyetti diyen Azer Turan Azerbaycan bayrağının renklerinin yansıdığını ve bayrağın şekillendiğini milli iradenin remizleri olan türkleşmek, islamlaşmak, muasırlaşmak yansıdığını  söylemekdedir.  Şiirin içeriğini bilmeyen  zanneder ki, o, bayrağı tasvir etmiyor.

Bulunmaz dünya’da benzerin bel ki,

Zevvarın  olmuştur bir büyük ülke,

Olsaydı gönlümde bir yeşil gölge,

Düşseydi sinene yaralı, göy göl.

 

Senin güzelliğin gelmez ki, saya

Koynunda yer vardır yıldıza, aya,

Oldun sen onlara mihriban daye ,

Felek busatını   kuralı, göy göl.

Cumhuriyet yıkıldıktan sonra şair çok takiplere , taziklere  ve tenkitlere maruz kalır. 1923 ,1925, 1927 ’de olmak üzere üç defa tutuklandı. Torunu Leyla Ahundzade şunları kaydetmektedir:Dedem biliyordu ki, Göy-göl şiiri ile tutuklanacak çünkü şiirine çok manalar verilmiş ve sovyet  hakimiyetine karşı  yazılmış bir eser olduğuna hükmetmişler.Ama  o günkü rus idaresine karşı yazılan bir şiir deyil, Şiir vatana tabiata olan  bir sevginin tezahürüdür. Başka şiirlerinde hakimiyete karşı olanlar vardır. Amma göy-göl şiirinde  bu temalar işlenmemiştir. Tamamen vatan ve tabiatın güzelliği anlatılmaktadır.

Mir Cafer Bağırov  Azerbaycan komünist partisinin genel sekreteri olunca  Gence’de profösörlük      yapan  şair Ahmed Cavad Bakü’ye davet edilir. Önce devlet neşriyatında sonra Azerbaycan filminde görev verilir.  Ama bu durum uzun sürmez. Tenkitler, takipler  başlar.  Zelimhan Yakup bu durumu anlatırken şöyle diyor. O , evveller takipler gördü, tazikler gördü, bolşevik rejiminin basgısını gördü. Komünist idareleri altında onu ezmeye çalıştılar. Öz dostları onu  her gördüğünde tenkit  ve tahkir ediyordu.  Mahvetmeye kalkışıyorlardı ki, senin şiirlerin niye türkiye’de yayınlanıyor diyorlardı. Onu tenkid edenler bilmelilerdi ki, o, baştan ayağa  türk’tü. Ahmed Cavad 4 haziran 1937’ de Hüseyin Cavid ve Mikail Müşfik’le aynı günde tutuklandı.

          Bağımsızlık döneminde   musavat partisinin üyesi olmak, milliyetçi olmak , türkiye ile irtibat halinde olmak, sovyetler birliğini yıkmak için teşkilat kurmakla suçlanıyordu. Bütün eserlerinin yakılması kararı veriliyor. Bununla ilgili torunu Afak Ahundzade ise şunları aktarmaktadır. 1937’de Ahmed Cavad’ı hapse atınca  Mircafer  Bağırov  Ahmed Cavad’ın  ,Hüseyin Cavid’ın  ve Mikail Müşfiğin hanımlarını  yanına çağırıyor. Bu söylediklerinin şuan Milli  İstihbarat Teşkilatının arşivinde olduğunu söylüyor. Mircafer Bağırov  Şükriye hanıma diyor ki, Şükriye hanım senin  dört çocuğun var, dilekçe yaz Ahmed Cavad’dan boşan ve onun öldürüleceğini söylemiyor. Sadece kocasından boşanması söylüyor. Şükriye hanım ise ayağı kalkıyor, biliyor musun ben Ahmed Cavad’a göre babam Süleyman beyi attım geldim. Ben dört çocuğa göre Ahmed Cavad’dan boşanmam diyor. Belkide siz onu kurşuna dizeceksiniz. Ama benim boşanma dilekçem ona kurşundan daha ağır olacak diyor ve oradan ayrılıyor.

          Ahmed Cavad’ın  sorgulanması beş ay sürer, mahkemeleri  ekim ayının  12 ‘de yapıldı ve sadece 15 dakika sürdü. Karar  Ölüm.  Ahmed Cavad’ın hayat yoldaşı Şükriye hanım sekiz yıl Sibirya’ya sürgün gönderildi. Dört evladı vardı. Kimisi akrabalarının yanında, kimisi ise çocuk yurdunda büyüdü. Yine  Afak hanımın anlatdıklarına göre dedesinin evlilikleri 21 yıl sürer. Ve bu evliliğin sevgi ve muhabbetle dolu olduğunu bildirir.

          Ahmed Cavad’ dan sonra hanımı  kalan ömrünü 21 yılın hayal ve sevgisi ile hayatını sürgünlerde devam ettirir ve çektiği azap ve eziyeti siz bilseydiniz................

Yine belgelerde Şairin hanımı Şükriye hanım şunu anlatıyor. Biliyor musunuz  8.5 yıl içinde ben neler çekdim. Ben size deyim ki, bu şaka deyil. Bu ne iştir bana söyleyin Allah aşkına ben bir kötülük mü yaptım bana bu kadar azap verdiler. Ben söyledim ki, yaşadığım sürece söylüyorum ki, benim eşim temiz ve suçsuzdur. Bu olaylardan conra  geriye bir kaç fotoğraf ve ölmez şiirleri kalır şairin.

Kaynak .

 

Bu yazı trt ınt televizyon belgeselinden derlenmiştir .

youtube -Ahmed Cavad

 

Derleyen: Ömer CULFA



 

 

Bugün 4 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol