AHMED CAVAD VE AZERBAYCAN HİMNİ
Millet olarak, tarihimizde öyle şahsiyetler yitiştirmişiz ki, dünya Türk milletini bu şahsiyetler sayesinde tanımıştı. Bu şahsiyetler bizim ruhumuzu, bizim vefamızı, bizim sadakatimizi, bizim hoşgörümüzü ve hayatımızı sergiliyorlardı. Başka milletler bu insanların yaşantısından çok örnekler alarak, hayatlarına ve kendi nesillerine bu insanların hayat felsefesini tatbik etmeye çalışarak belli yerlere gelmişlerdi.
Bizler ise bu insanların yaşantılarını yeteri kadar neslimize anlatamadık. Çünkü, tarihe malolmuş bu şahsiyetler, çeşitli entrikalarla hayatları ortadan kaldırılmış, kendileriyle beraber gizem dolu hayat sayfalarına kara bir perde çekilerek, aramızdaki köprüleri kaldırmışlardı.Bizler ise makalemizde Azerbaycan’ın çok büyük yazar ve şairlerinin, hayat hikayelerine ve bu edebiyatın günümüze kadar nasıl geldiğine kısa bir göz atacağız.Bu güçlü edebiyat tarihinin
içinden Ahmed Cavad’ın nasıl yetiştiğine ve bir devlet himnine dönüşen, Azerbaycan Himni’nin nasıl ortaya çıktığını ele alacağız. Azerbaycan Edebiyatı, Kafkasya, Kuzey ve Güney Azerbaycan, Irak ve Doğu Anadolu’da yaşayan Azerbaycan Türkleri’nin Doğu Oğuzcası adı verilen Batı Türkçesi ile oluşturmuş oldukları edebiyatın adıdır. Bu edebiyat, Türkmen ve Çağatay Edebiyatı ile Türkiye Türkleri’nin edebiyatı arasında bir köprü görevi üstlenmiştir.
12. ve 13. yüzyıllarda Aşık Edebiyatı [Kurbani, Hasta Kasım] ve Klasik Edebiyat [Kavsi Tebrizi] alanında gelişmeler gösteren Azerbaycan Edebiyatı’nda, halk destanları da büyük önem taşımaktadır. Aşık Garip, Kerem ile Aslı, Abbas ile Gülgez gibi destanlar dikkate değerdir. Ayrıca halk hikayeleri, fıkralar, masallar, efsaneler ve bilmeceler, Azerbaycan Edebiyatı içerisinde büyük önem taşımaktadır.Kuruluşundan başlayan Arap ve Fars etkisiyle gelişimini sürdüren Azerbaycan Edebiyatı, 19. yüzyılın ikinci döneminden itibaren yüzünü batıya dönmüştür. Bu dönemden sonra Kasım Beg Zakir, Kutsi ve Mirza Fethali Ahundzade gibi kişilerin çalışmalarıyla modern Azerbaycan edebiyatı kurulmuştur. Roman, öykü ve tiyatro alanında eserler verilen bu dönemden sonra, -19. yüzyılın ikinci yarısında- gazetecilik başlamıştır.1908 Meşrutiyeti’nden sonra Türkiye’de güçlenmeye başlayan Türkçülük akımı, Azerbaycan’da da yankı bulmuştur. Ziya Gökalp’in düşüncelerinin savunucusu olan Hüseyinzade Ali Bey ve Ahmet Ağaoğlu gibi kişilerin çıkarmış olduğu yayınlar ve yazdıkları şiirler / yazılar, bu dönemde Türkçülüğün izlerini bırakmıştır. Aynı dönemde yaşayan Mehmet Emin Yurdakul, Tevfik Fikret, Abdulhak Hamit, Rıza Tevfik ve Ahmet Hikmet Müftüoğlu gibi Türkçü yazarlar da Ahmet Cevad ve Hüseyin Cavid gibi Azerbaycan sahası yazarlarını / şairlerini çok derinden etkilemişlerdir. 1920’li yıllardan sonra Sovyet işgalinin başlamasıyla birlikte, sosyalist - komünist düzene övgülerin yapıldığı bir edebiyat dönemi başlamıştır. Bu dönemden sonra Bahtiyar Vahapzade ve Nebi Hezri gibi büyük şairler yetişmiştir. Sovyetler dönemindeki sıkıntılar ve mücadeleler, eserlerde sıkça işlenmiştir. Eserlerde özellikle dil, tarih ve doğa işlenmiştir. Azerbaycan Edebiyatı sahasında, birçok türde binlerce eser yazılmıştır. Böylece Azerbaycan Türkçesi, bugün oldukça işlenmiş ve gelişmiş. Ahmet Cevat’ta bu tarihi şahsiyetlerden birisiydi. Çok genç denecek yaşta öldürülmesiyle beraber, ailesi bile paramparça edilerek, nesli ile rasında yollar atılmış, arada uçurumlar meydana getitilmişti. Şu andaki nesli onun hakkında çok fazla bir bilgiye sahip olmamamkla beraber, hayatı, vatanına sadakati, vefası, hoşgörüsü, milleti için katlandığı çile ve ızdıraplar hakkında da çok fazla bir bilgiye sahip değillerdir. Halbuki, bizim varolabilmemizin en büyük sebeplerinden biri, geçmişe bakarak, geleceğe emin adımlarla ilerlememizdir.
Bizde bu çalışmamızda, tarihimizin sayfaları arasında bir gül yaprağı gibi kalarak solan, tarihi şahsiyetlerimizden biri olan, Azerbaycan’ın milli istiklal şairi Ahmet Cevat’ın bir ömür boyu vatan ve milleti için katlandığı çileli hayatını günyüzüne çıkarmaya çalıştık.
Bu makalede en sağlam ve güvenilir kaynaklardan, değerli insan Ali Sallettin beyin çalışmalarından da istifade ettik. Ahmet Cevat hakkında günümüze kadar gelip ulaşan çok fazla bir malumata sahip değiliz. Şu anda da onun hakkında en büyük çalışmaya yaparak, kitaplaştıran yine Ali Salettin bey’dir.
Hayatının en verimli dönemlerini Rus emperyalizminin paletleri altında geçiren Ahmet Cevat, genç yaşlarsa evlendiği hanımıyla bile doğru dürüst bir aile hayatı yaşayamamıştır. Hayatı çile ve ızdıraplarla geçen bu insanın yaşadığı sıkıntılar, Türkiye’nin istiklal şairi Mehmet Akif Ersoy’la biribirine çok benzemektedir. Vatanı ve milleti için seve seve hayatını feda eden bu insanı, elimizden geldiği kadar, arkadan gelen vefalı genç nesle anlatmaya çalışmaktır. Bunu yaparken de, sadece bir amacım vardı; Ahmet Cevat’ın, milletine sadakat ve vefasını canıyla ortaya koyan bu insana bir vefa ve sadakat borcumuz olduğunu düşünüyorum. Çünkü onun hayatı en ince noktalarına inilerek anlatılırsa, bize emanet edilen bu toprakların kıymeti daha da iyi anlaşılacaktır kanaatindeyim.
Ahmet cavad’ın Azerbaycan halkına en büyük hediyesi, Dünya’nın değişik semalarında okunan Azerbaycan devletinin milli marşıdır. Azerbaycan’ın tarihinde bir kaç defa milli marş çalışmaları olmuş değişik sebeplerden dolayı istenilen sonuca bir türlü varılamamıştı. Azerbaycan Demokratik Halk Cumhuriyetinin ilanından önce, “Açık söz” gazetesinde büyük yazar Yusuf Vezir Çemenzeminli’nin “ Zaruri meseler ” adlı bir makalesi yayınlanır. Yusuf Vezir Çemenzeminli makalesinde, her milletin kendine ait, milli duygularını coşturacak, onu milletler arasında temsil edecek bir milli marşa çok ihtiyaç olduğunu vurguluyor ve “ Her bir milletin kendine ait bir milli nağmesi vardır. O nağme okundukça millet fertlerinin ruhu yücelir. Bizim ise böyle bir nağmemiz yoktur. Düşmanı yıkmak için milli sarhoşluk lazımdır” diyordu. Yusuf Vezir Çemenzeminli, bu iş şairlerin işi olmakla beraber hususiyle Üzeyir Hacibeyov’a büyük iş düşdüğünü ima ederek söyle der. “ Bize milli neğme lazımdır. Bu da bugünün meselesidir. Milli neğme bizim uyuyan hislerimizi uyandırır. ..... bunu yapmak içinde şairlerimiz ve hususiyle Üzeyir bey çalışmalıdır.”
der.Azerbaycan’ın dünyaca meşhur müzik ustası Üzeyir Hacibeyov’un 22 Aralık 1917 yılki sayısındaki verdiği cevapta bir milli marşın gerekliliğini bütün açıklığıyla ortaya koyar.” Azerbaycan Halk Cumhuriyeti kurulduğu aylarda ilk adımlar atılır ve müsabakalar başlatılır. Yazılan eserler Halk Maarif Nazirliğinin defterhanesine 1 Mayıs 1920 tarihine kadar teslim edilmesi kararlaştırılır. Toplanan eserler 28 Mayıs 1920’ de Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin 2. yıl dönümüne kadar seçilecek, bunlardan biri milli marş olarak resmen kabul edilecekti. Ne acıdır ki, 27 Nisan1920 tarihinde ilanına bir ay gibi kısa bir zaman kala, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin Rus Bolşevikleri tarafından yıkılması buna imkan vermedi. Daha sonra zamanla bu milli marş meselesi tamamiyle unutularak ortadan kalkar. Rusya, yıllar sürecek bir esareti göz önünde bulundurarak Azerbaycan halkı için bir marş seçer. Sözleri Azerbaycan şairlerinden Samed Vurgun ve Süleymen Rüstem’e, müziği de Üzeyir Hacibeyov’a ait bir marş seslendirilir. Bu marş Azerbaycan’ın istiklaline kavuştuğu 1991 yılına kadar devam eder.Azerbaycan Halkı bu günkü milli nağmesine Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in de “ Azerbaycan’ın güzel milli marşı var. Bunun müellifi bizim büyük bestekarımız Üzeyir Hacibeyov’dur. Milli marşımızın sözlerini büyük şairimiz Ahmet’e aittir. Onun musikisi de güzel, sözleride çok manalı ve güzeldir” sözleriyle överek ifade ettiği bugünkü milli marş, sözlerinde az bir değişiklik yapılarak 27. 05. 1992 Azerbaycan Devletinin istiklal marşı olarak kabul edilir. Azerbaycan İstiklal marşı ilk olarak “ Vatan Marşı” olarak kaleme alınmıştı. Daha sonra merhum Üzeyir Hacibeyov bu marşın üzerinde bazı değişiklikler yaparak bestelemiştir. Azerbaycan milli marşının orijinal metni, 1919 yılında Azerbaycan Demokratik Halk Cumhuriyeti devlet matbaasında basılan “ Milli Nağmeler ” kitabında şu şekilde yayınlanmıştı.
Vatan Marşı
Azerbaycan, Azerbaycan
Ey kahraman evladın vatanı (2)
Senden ötürü can vermeye cümle hazırız,
Senden ötürü kan dökmeye cümle kadiriz,
Üç renkli bayrağınla mesut yaşa (2)
Binlerce can kurban oldu,
Sinen harbe meydan oldu,
Hukukun terk eden efrad,
Hepsi bir kahraman oldu.
Sen olasın gülistan,
Sana her dem can kurban
Sana bir çok muhabbet
Sinemde tutmuş mekan
Namusunu hifz etmeye,
Bayrağını yülseltmeye,
Cümle gencler müştaktır,
Şanlı vatan !
Yukarıdaki metni bestelerken şiirin mazmumunu zenginleştirmek, vatanperlik duygularını daha da artırmak, sinelerdeki aşk ve iştiyakı kuvvetlendirmek için üzerinde bazı değişiklikler yaparak, adı “ Azerbaycan marşı” olarak değiştirilerek aşağıdaki şekle getirilir.
Azerbaycan Milli Marşı
Azerbaycan, Azerbaycan,
Ey kahraman evladın şanlı vatanı,
Senden ötürü can vermeye cümle hazırız,
Senden ötürü kan dökmeye cümle kadiriz,
Üç renkli bayrağınla mesut yaşa !
Binlerce can kurban oldu,
Sinen harbe meydan oldu,
Hukukundan geçen asker,
Hepsi bir kahraman oldu.
Sen olasın gülistan,
Sana her dem can kurban
Sana bir çok muhabbet,
Sinemde tutmuş mekan.
Namusunu hifz etmeye,
Bayrağını yülseltmeye,
Namusunu hifz etmeye,
Cümle gencler müştaktır,
Şanlı vatan ! Şanlı vatan !
Azerbaycan, Azerbaycan !
Bir sürü teklif ortaya atılmıştı. Bütün bu tekliflerin yanında büyük müzik ustası Üzeyir hacibeyov’un bestelediği, bir zamanlar yarım kalan, mızrabının kırılması, tellerinin kesilmesiyle seslendirilemeyen “ Azerbaycan Marşı ” bunlar arasında en önemli yeri tutmaktaydı. Bunun üzerinde yapılan uzun müzakerelerden sonra “ Azerbaycan Marşı “ ağırlık kazanmıştı. Onun mısralarında Azerbaycan Türk’ünün büyüklüğü, fedakarlığı, cesareti ve milli duguları, vatan ve millet aşkı bayraklaşıyordu. Bugünkü milli marş uzun müzakereler sonucu sözleri Ahmet Cevat’a, müziği Üzeyir Hacibeyov’a ait Azerbaycan Cumhuriyetinin Milli marşı olarak 27.05.1992 tarihinde Azerbaycan Milli Meclisinde resmen kabul edildi.Hakkında çok fazla malumat bulunmayan, kendisiyle beraber eserlerinin bir çoğu da, ortadan kaldırılan bu büyük vefa insanını birazcık dahi olsa anlatabildiysem kendimi mutlu sayacağım.Onun anlaşılması ve ideallerinin yaşatılması dileğiyle....
|